Yahya Bostan’ın bugünkü yazısı:
“Çarşamba günü ajanslara düşen nihayet dakika bilgisi hayli değerliydi. Türkiye, hava alanını Irak’ın kuzeyindeki Süleymaniye’de bulunan havalimanını kullanacak bütün uçaklara kapattı.
Söz konusu karar; Süleymaniye’de terör örgütü PKK faaliyetlerinin ağırlaşması, terör örgütünün havalimanına nüfuz etmesi ve uçuş güvenliğinin ortadan kalkması münasebetlerine dayandırıldı.
15 Mart’ta, şimal Irak’ta, içindeki teröristlerle Birlikte düşen helikopteri hatırlıyorsunuz. O helikopter KYB Lideri Bafel Talabani, terör örgütü PKK ve ABD arasında kurulan düzeneği ortaya çıkarmıştı. Bu düzeneğin perde ardındaki aktörün ABD’li Brett McGurk, helikopterleri satın alarak terör örgütüne veren kişinin ise Bafel Talabani olduğunu evvelki hafta yazmıştım.
İşte terör örgütüne tahsis edilen o helikopterler Süleymaniye Havalimanı’na iniş-kalkış yapıyordu. “Terör örgütünün havalimanına nüfuz etmesi” vurgusunun arka planında bu saptama var.
Ankara bu süreçte sessiz ve itidalli bir tavır izledi. Helikopter olayının akabinde bir müddet resmi İzah yapılmaması bazılarınca eleştirildi lakin bu şuurlu bir tercihti. önce bağ ağının fotoğrafı çekildi, akabinde atılacak adımlar belirlendi ve planlama uygulamaya kondu.
Türkiye’nin hava alanını kapatma kararı Talabani’ye verilmiş Değerli bir bildiri niteliği taşıyor. Bu yaptırımı Öbür adımların izlemesi bekleniyor. Talabani’ye yakın kimi isimlerin terör örgütü ile yakın temasta olduğu, bu isimlerin Ankara’nın radarına girdiği belirtiliyor. Ben Ankara’nın tavrına bakınca yaşananları “fırtına öncesi sessizlik” olarak niteliyorum. Durumun vehametini anlaması Talabani’nin kendi faydasınadır diye değerlendiriyorum.
BÖLGEDE YÜKSEK TANSİYON
Helikopter olayıyla ilgili fikri takip yaparken karşıma en az onun kadar önemli ikinci bir skandal daha çıktı. Ayrıntılarını vereceğim lakin Evvel bölgede nihayet bir haftada yaşananlara kısaca değinmem gerekiyor. Düşen helikopter de az sonra yazacağım ikinci skandal da bölgede yaşanan gelişmelerden Müstakil değil zira.
ABD’nin Çin’e karşı başlattığı ekonomik savaşın dalgaları kıyılarımızı dövüyor. Pekin, Washington’a karşılığını Ortadoğu üzerinden veriyor. Biden idaresinin ürküttüğü Suudi Arabistan’ı kendi safına çekiyor. Pekin, İran-Suudi Arabistan mutabakatına mesken sahipliği yapmıştı. Artık de Riyad’ın Şangay İşbirliği Örgütü’ne Üye olacağı açıklandı. Suud idaresi, geçtiğimiz hafta ABD’ye dirsek atarak Rusya ile işbirliği yaptı ve petrol üretiminde günlük 1 milyon varil kesintiye gidilmesi konusunda OPEC+ ülkelerini ikna etti. Muhammed Bin Selman’ın kendisine yeni bir eksen seçtiği anlaşılıyor.
Tahran-Riyad mutabakatı Pekin’de kotarılırken, ABD Genelkurmay Lideri Mike Milley Suriye’de terör örgütü yöneticileriyle bir ortaya geliyordu. Bu ziyaretin üzerinden Fazla geçmeden, ABD’nin Deyrizor’daki üssüne SİHA saldırısı düzenlendi. Ardından ABD ve İsrail, Suriye’deki İran ögelerini bombaladı.
ABD’nin Suriye’deki İran tesirini ortadan kaldırmak için İsrail’le anlaştığı, terör örgütünü İran ögelerine karşı -da- kullanmak istediği, PKK/YPG’nin bölgedeki varlığını tahkim etmek için terör örgütü ile Talabani ortasında angajman oluşturduğu biliniyor.
SADECE HELİKOPTER VERMEMİŞLER
Bölgede bunlar yaşanırken Moskova’da düzenlenen 4’lü toplantı hayli kıymetliydi. Açıklamalara bakılırsa Şam tarafı olağanlaşma için Türk askerinin Suriye’den çekilmesi ön kuralında ısrar ediyor. Rus Dışişleri Bakanı Lavrov’un “Önşartsız konuşmalıyız” ikazına karşın. Ankara-Şam diyalog sürecinde Türk-Rus çıkarları bir yanda, ABD-İran çıkarları bunun tam karşısında duruyor. Ankara’daki hava, olağanlaşma için kat edilmesi gereken uzun bir yol olduğu tarafında.
Şam rejimi o toplantıda toprak bütünlüğüne dikkat çekse de ABD’nin kuzeyde yaptığı terör tahkimatını gözardı ediyor. Helikopter olayından sonra radarıma takılan ikinci gelişmeden işte artık bahsedebiliriz.
Ankara’ya gelen bilgilere nazaran ABD, Suriye’nin kuzeyine obüs sistemleri getirdi. Bu sistemlerin ABD üretimi değil, Irak ordusundan kalan ve Suriye ordusundan ele geçirilen 30-40 kilometre aralı obüsler olduğu belirtiliyor. Teröristlerin obüs kullanımı konusunda ABD’li “danışmanlar” tarafından eğitildiği bedellendiriliyor. Uzmanlar için bu eğitim, karadan yapılacak bir atılıma ait hazırlık manası taşıyor.
ABD’ye sorsan “sizinle ilgisi yok” diyecekler. Lakin o obüs namlularının bir gün Türkiye’ye döneceği de açık. Tehlikenin farkında mıyız?”
patronlardunyasi.com
Yorum Yok